9 Kasım 2013

Bir Uyku Uygulaması:Akıllı Alarm Sleep Cycle

Sen uyurken neler oluyor bilir misin ?

Birazdan bahsedeceğim şey sayesinde kısmen de olsa bilebilirsin.

"Ben gece çok dönerim"ciler, "top patlasa uyanmam, uykum çoook derindir"ciler orada mı ?

İnsan uykusunun belli evreleri varmış efenim.

Bu evrelerden en derin olanı da REM(rapid eye movement) imiş. İnsan rüyaları bu evrede görürmüş. Eğer ki uykunuzun bu evresindeyken uyandırılırsanız asabi, yorgun, berbat bir şekilde uyanmanız mümkünmüş. Peki bize bi alarm yapsalar da bizi bu evreye denk getirmeden uyandırmak için çalışsa güzel olmaz mıydı ?


Evet, yapmışlar. Adını da Sleep Cycle koymuşlar.

Uygulamanın çalışma mantığını kısaca anlatmak gerekirse, akıllı telefonların nimetlerinden olan hareket sensörünü kullanarak yataktaki hareketlerinizi gece boyunca kayıt ediyor, sabah ise vereceğiniz alarm saati ile yarım saat öncesi arasında uykunuzun derin sularda olmadığı anda sizi iç açıcı alarm sesleriyle yavaşça uyandırıyor. Diyeceksiniz ki ya o yarım saat boyunca uykumun derinliği hiç azalmadı, o zaman son çare olarak en geç verdiğiniz saatte uygulama alarmını çalmaya başlıyor. Böylece sabahları minimum sıkıntıyla uyanabiliyorsunuz.

Kurulum


Yatağa koyarken sol veya sol üst köşeye ekranı yatak yüzeyine, hoparlörler yatak dışına doğru fotoda gösterildiği şekilde koymanız gerekiyor. Üstünü örtmeyin. Gece boyunca hareket sensörü çalışacağından pili fazlasıyla sömürüyor, bu yüzden ki şarza bağlı olmasını şiddetle tavsiye ederim.

Ana ekranda alarm saatinizi seçip start diyerek telefonu yatağa bırakıyorsunuz, ekran kendiliğinden kapanacaktır.

Uygulamanın bazı ayarlar ve özelliklerine gelirsek;

Sound bölümünden; huzur dolu alarm sesleri arasında seçim yapabilir ya da her gün farklı biri için random seçeneğini seçebilirsiniz.

Vibration(titreşim) bölümünde; As backup seçerseniz alarm sesine tepki vermeyip uyumaya devam ederseniz titreşimin devreye giriyor.

Snooze bölümünde; Intelligent seçeneğini tavsiye ederim. Alarm sesini 30 dakikalık alarm süresinde uyanmamanız durumunda akıllı bir şekilde ileri bir dakikaya erteleyebiliyor. İsterseniz regular seçip erteleme dakikası seçebilirsiniz.

Wake up phase bölümünde; uygulamanın standart olarak önerdiği verdiğiniz alarmdan önceki uyandırma süresini 30 dakikadan farklı seçmek isterseniz ayarlayabilirsiniz. Ancak 30 dakikada kalmasını tavsiye ederim.



Weekend seçeneği açık olursa haftasonları alarm sesiyle sizi uyandırmayacak, yalnız uyku hareketlerinizi kayıt altına alacaktır.

SleepSecure seçeneği uyku kayıtlarını internete yüklemek için paralı bir servis. Hiç gerek yok. Çünkü gerektiğinde kayıtlarınızı twitter,facebookta paylaşmak veya mail olarak göndermek için buton mevcut zaten.

Sleep aid; Canımız uygulama diyor ki ben uyandırıyorum hep ama abicim ben uyuyamıyorsan ona da elimizden geldiğince yardım ederiz. Bu seçeneği açarsanız alarmı kurup yatağa koyunca size okyanus dalgası, çatıya vuran yağmur sesi, kuş cıvıltısı vb. olanaklar sunuyor. Fade out time olarak da intelligent seçili olursa (bu sesleri hareketlerinizin azalmasını uyumuş olarak kabul ederek) siz uyuyunca kendisi sesi otomatik bitiriyor.

Sleep notes ile uyumadan önce uykunuza bugün kahve içtim, bugün baya yoruldum gibi notlar ekleyip daha sonradan kayıtlardan uykunuzdan önceki notunuzu görebiliyorsunuz.

Wake up mood ile ise uyandıktan sonraki durumunuzu kayda eklemek için.

Export database ile tüm uyku kayıtlarınızı excel formatında mail olarak gönderebiliyorsunuz.


Veee SHOW TIME..

İşte benim son günlerdeki uyku kayıtlarımdan ayrıntılı istatistikler ve grafik örnekleri:

Gördüğünüz gibi son derece inişli çıkışlı bir gece olmuş



Uyku süreleri
Uyku kalitesi


Uygulama hakkındaki görüşlerim:

Açıkçası sabahları uyanmam gerekiyorsa uyanan ancak gözlerinden uyku akan bir insan olarak söyleyebilirim ki uygulamanın 4-5 ve hatta 6 saatlik uykuyla sizi dinç bir şekilde uyandırıp şapkadan tavşadan çıkarmasını beklemeyin. Zaten az saatlik uykularda alarm için verdiğiniz süre boyunca derin uykuda olma olasılığınız arttığı için uygulamanın yapacağı pek bir şey kalmıyor. Eğer ki belli bir saat uyumuşsanız uygulama gerçekten uyandırırken işe yarıyor, özellikle alarm seslerinin sert olmamasının da faydasını görüyorsunuz. Uykulu olarak uyansanız bile birden uyanınca oluşan salaklık hissini azalttığını söyleyebilirim. Ekşisözlük'te yazılanlara ve App Store'daki yorumlara bakılırsa uygulamanın çoğu insan için faydalı olduğunu söyleyebilirim. Tabi olaya sadece uyandırma olarak bakmayıp uykudaki hareketlerinizin kayıtlarını görebilmek de bence hoş bir olay. Mesela o gece kötü veya aksiyonlu bir rüya görmüşseniz bunu grafikten gözlemleyebiliyorsunuz. Bir de kayıtlardan oluşturulan haftalık,aylık istatistikler de güzel düşünülmüş.


Son olarak uygulamanın iOS(iPhone,iPad) sürümü 1.99 TL ve Android sürümü 4.39 TL

İndirmek için app store linki
Android linki
Kendi sitesi
Facebook sayfası
Twitter profili
Ekşisözlük yorumları


İyi uykular...

22 Eylül 2013

Kulaktan kulağa holofonik dünya

Adamlar varmış. Seslere de üç boyut kazandırmışlar. Adını da holofonik ses demişler.Binaural kayıt teknolojisinin eğlenceli yanını ortaya koymuşlar.

Sözü fazla uzatmadan sese bırakmak lazımmış sahneyi. O zaman kulaklıklarınızı takıyor, gözlerinizi kapıyor(bu önemli !), arkanıza yaslanıyor ve aşağıda verdiğim kayıtlarla farklı bir deneyime hazır oluyorsunuz.. 

İlk videomuz ortaya karışık tarzında farklı ses kayıtlarından oluşuyor..

Buyrunuz..



Diğer videomuz ise holofonik sesin en meşhur örneği olan virtual haircut. Benim de favorim.
Bir berber koltuğunda olanları çok güzel özetlemiş..

Lütfen sizi koltuğa alalım..




Youtube'de benzer onlarca kayıda ulaşabilirsiniz..

Benden bu kadar..

Holofonik günler dilerim..

25 Ağustos 2013

Senin sosyal medyan gerçekte sosyal meydan ?


İnsanın kişiliği sizce ikiye mi ayrılır şu günlerde ?

Gerçek ve sanal..

Ya da siz nasıl diyorsanız.. Gerçek ve yalan..

Sosyal medya tü kaka mı size de ?

Gerçeği sanala aktarırken samimileştirmediklerimizden misiniz ?

Teknoloji ilişkileri mi zayıflattı acaba, yoksa ilişkilerin günümüzdeki samimiyetsizliği, zayıflığını teknolojiye atmak fazla kolay değil mi?

Normal hayatında yaptığı sohbetlerin büyük kısmını dedikodularla, aldığı kıyafetlerle ve yediği yemeklerle dolduran güruhun bunu sosyal medyaya aktarmasını hor görmemek gerek..Ancak bu güruhun birbirleriyle oturup salakça sohbetler yapması sosyallik ise bırakın sosyal medya anti-sosyal olsun..

65 yaş üstü teyzelerin dahi esir aldığı facebook'ta ''MRB CNM ÇOK GÜZEL ÇIKMIŞSIN'' olayından öteye gidilmez belki artık..

Lakin twitter'da fikirlerini,düşüncelerini, özgürce anlatabileceğin bir ortam mevcut.. Her ne kadar Türkçe dil seçeneğinden sonra bozulmaya başlayan bir ortam olsa da...

Ne var bu sosyal medyada, yalan şeyler var orada,herşey sahte diyormuş ya hani senin günün 25 saati televizyon izleyen arkadaşın..

Komşusuna sorsun, sosyal medyadan güvenlidir o..

Olanı değil olmak istenilenin yazılması gerçeği var doğru... Ama bu doğruları götürmez..

Sosyal medya okuryazarı olmak, bilinçli olmak gerek en başta..

En güzeli de ne biliyor musun

Yıllardır belli kalıplarla gazetelerde ve televizyonlarda tartışılan güncel olayların, kalıpların dışında tartışılması..

Dünyadan anında haberdar olmak..

İşe belli doz mizah katmak, alay, ironi, düşündürmek, abartmadan..

Mizah demişken..

''Mizah ciddi bir iştir şakaya gelmez.''

Eğer ki kullanmasını bilirsen sosyal medya olaylara farklı açılardan bakmakta kesinlikle kolaylık sağlar..

İşin sırrı abartmamak..

Kişiselliği abartıp ''şu an yemek yiyorum höh'' havaları gerçekten sıkıcı, katılıyorum..Kişisellik de güzel bir dille anlatılınca, ilgi çekici olduğunda güzel..

Birbirlerine yürümek(ya ben bu kelimeyi hiç sevmezdim) için sosyal medyayı kullanan Türk tipi var bir de, tuhaf..

Yürüyünce koşan, ortak hesap açanlar bizden değildir...

Ama diyorum ya, yaratıcı,ilgi çekici olursa.. Hatta ileri gidiyorum KAZMA olmazsanız kişisellik de sosyal medyanın bir parçası..

Kendini olduğu gibi aktaranları tanımak için de bir fırsat.. Yalnız,olduğu gibi aktaranlar gelsin..

Yeri geldiğinde saçmalamamak veya felsefe yapmak da serbest.. Dozunda..

Anlattıklarımın hepsi 8-12 yaş grubu belieber, dayrekşınır ve türevleri için geçersizdir..

Sonuca gelirsek..

Sosyal medyayı doğru kullanan, abartmayan, dozunda kalan, yaratıcı, olaylara farklı bakan, ironinin ne anlama geldiğini bilen, duygularını ve düşüncelerini doğru ve samimi aktarmayı becerebilen, karşılıklı takipleşmelere katılmayan, anti dayrekşınır, anti belieber insanlar..

İyisiniz iyi..

Ve soruyorum tekrardan..

Senin sosyal medyan gerçekte sosyal meydan ?


Yonca Evcimik - Tweetine Bandim (VIDEO KLIP) ile YoncaTube


Dipnot:Türkiye'de sosyal medya tabanlı konuları tartışan tek program.. Her hafta sonu izlediğim, Trt haber'de yayın yapan Sosyal Medya programı yayından kaldırıldı.. Birilerinin sosyal medyayı engellemeye çalıştığından mıdır Gezi Parkı olaylarında tarafsız yorumlarda bulunduğundan mıdır, faydalı olduğundan mıdır bilemedim..
(Programın eski bölümlerinden parçalar için tıkla)

16 Ağustos 2013

Zamazingo Çin'de de Olsa Alınız: Uzakdoğu'dan Online Alışveriş

''Zamazingo:Adı hatırlanmayan veya söylenmek istenmeyen ufak ve değersiz bir şeyi anlatmak için kullanılan bir söz, zırıltı.(TDK,2013)''


Yıllardır kalitesiz,ucuz,çin malı diye diye bi köşeye attık türlü türlü zamazingoları.Kim derdi çekik gözlüm,kısa boylum,uzak doğulum güzel zamazingolar da yapacak,taa oralardan bize tek tıkla kapımıza kadar gönderecek..

Her ne kadar zamazingo kelime anlamı olarak değersiz olsa da uzak doğulu kardeşlerimiz bize değerli zamazingolar da sağlayabiliyor.Önereceğim sitelerde düşünüp düşünemeyeceğiniz tonla şey var.

Şu ana kadar alışveriş yaptığım,sorun yaşamadığım,güvenebileceğim siteleri sizlerle paylaşmak isterim..

1.Dealextreme














Belki de önereceğim sitelerin arasında en popüler olanı ve benim de en çok alışveriş yaptıklarımdan.Telefon,tablet aksesuarlarını ve kılıflarını tavsiye edebilirim.''$2 Gadgets'' sekmesinde ufak ama işe yarayan şeylere ulaşabilirsiniz.

Ödeme:Paypal ve kredi kartı seçenekleri mevcut.

Kargo:3 çeşit kargolama imkanı sunar.SuperSaver seçeneğinde kargonuz belli bir kayıt altında değildir,güvensizdir,gelmesi çok uzun süre alabilir ama ücretsizdir,tavsiye etmem.''Standart'' seçeneği ile size takip kodu verilir ve kargonuz ülkelerin ulusal postaları ile taşınır ve TR'de PTT tarafından teslim edilir,güvenilirdir,teslim süresi ortalama 1-4 hafta arasında değişebilir.Ben hep ''standart'' seçeneğini kullandım ve 1 haftada gelen de oldu 20 günde gelen de.''Standart''seçeneği 15$'dan altında sipariş verdiyseniz 1.7$,üstünde verdiyseniz ücretsiz.Son olarak bir de en pahalı olan ''expedited'' seçeneği var,kargonuz özel kargolar tarafından teslim ediliyor.Teslim süresi 1 haftadan az ama bu seçeneği seçerek 25-30$ kargo parası vermenizi tavsiye etmem,standart da işinizi görür.

Ne alırsanız alın gerçekten paketleme konusunda çok iyiler.En son iPod Touch cam ekran siparişi vermiştim,büyük süngerin içine koymuşlar,kırılmadan bana ulaştı.

Ürün sayfalarında ürünün kaç günde temin edileceğine dair dispatch bölümü yer alır.
Örneğin:Ships within 7-10 bussiness days yazan ürünün kargolaya verilmesi 10 iş gününü bulabilir.Eğer ki birden fazla ürün aldıysanız ve temin süreleri farklıysa bazen kargolamaları ayrı ayrı yapabiliyorlar,buna dikkat edin.

2.Focalprice












Dealextreme ile kardeş site diyebiliriz.Birinde bulamadığını diğerinde bulabilir veya birinde benzer ürünü daha ucuza bulabilirsiniz.Sistem olarak ve sattıkları ürünler olarak çok benzerler.

Ödeme:Paypal ve kredi kartı

Kargo:Dealextreme ile aynı kargo seçenekleri var.Ancak takip kodlu standart seçeneği seçecekseniz bu sefer 20$ ve üstü alışveriş yapmanız gerekiyor.Altındaysa yine 1.7$ a takipli olarak seçebiliyorsunuz.Dealextreme'deki ''expedited'' yerine burada ''express'' var.

3)Buyincoins













Bu da dealextreme ve focalprice ile aynı mantıktaki bir site.En ucuz site olduğu söyleniyor.Daha önce hiç alışveriş yapmadım ama ismini sık sık duydum ve güvenilir olduğunu söyleyebilirim.Ödeme ve kargo seçenekleri yukarda saydıklarıma benzer..

4)Discountshop















Kol saati üzerine kurulmuş bir site.3 yıl önce internette rastgeldiğim ve TR'de pahalı olan bir saati(Bkz.) ucuz bir şekilde alabilmenin yollarını ararken bu siteye rastgeldim,indirimde olması dolayısıyla saati uygun bir fiyata almıştım.Orjinalliği konusunda alırken benim de şüphelerim vardı ama gönerdikleri saat gerçekten orjinaldi.Sitedeki saatler çakma değil.Üstelik 1 yıl da garanti veriyorlar.Fiyatlar aslında çok da uyguna gelmiyor fakat TR'de heryerde olmayan modellere ulaşabilmeniz işin güzel yanı.İndirimde olanları önerebilirim.

Ödeme:Paypal,kredi kartı,google checkout

Kargo:Dealextreme'e benzer olarak standart(ücretsiz) ve express-expedited(25$) seçenekleri mevcut.

5)Play-asia













Özellikle konsol sahiplerinin orjinal oyunlara ve aksesuarlara ucuz olarak ulaşabileceği bir site.Kinect'in dünyada piyasaya çıktığı ilk haftalar çoğu amerikan sitenin fiyatları uçmuşken ve stokları tükenmişken bu siteden gayet uygun bir fiyata satın almıştım.

Kargo:Birçok seçenek var.Eğer ki çok pahalı bir şey almayacaksanız registered(takip kodlu) air economy seçeneğini seçebilirsiniz.Ben Kinect için hızlı olması için Fedex seçmiştim.

6)Diğer

Alışveriş yapmadığım ama isimlerini duyduğum diğer güvenilir siteler:
www.lightinthebox.com
www.everbuying.com
www.chinavasion.com
www.tinydeal.com


Genel Uyarı Notları:

*Pahalı elektronik cihazları tavsiye etmem,çabuk bozulabilirler.
*Şarj aletleri ve elektrikle kullanılan şeylere pek güvenmeyin.
*Sitelerde gördüğünüz telefon ve tabletler çakma olanlarından,o yüzden düşünmeyin.Zaten telefonları TR'de yasal olarak kayıt ettirebilmeniz imkansıza yakın.
*Kesici,delici vs. tehlikeli ürünler gümrükte sıkıntı çıkartır boşuna sipariş vermeyin.
*Yasal gümrük sınırı 75 euro(yaklaşık 100$).Bu sınırın üstüne çıkmayın.Eğer ki çıkacaksanız da site ile iletişime geçip faturayı düşük göstermelerini rica edin,sağolsunlar ilgileniyorlar.

Ödeme Notu:

Sitelerden direkt olarak kredi kartıyla ödeme yapabilmeniz için kredi kartınızın yurtdışı alışverişine açık olması gerekiyor.Ancak ben son aylarda Türkiye pazarına da giren sanal banka PAYPAL'ı kullanmanızı tavsiye ederim.

Peki nedir bu Paypal ?

Paypal sokakta gördüğünüz bankaların internette sanal hali diyebiliriz.Ücretsiz olarak bir hesap açıyorsunuz daha sonra bu hesabın içerisine kartınız veya reel bir banka hesabınızdan para gönderip alışveriş yapabiliyorsunuz.Ancak paypal hesabındaki para ile alışverişi yalnızca Türkiye kökenli sitelerde yapabiliyorsunuz.Yurtdışı kökenli bir siteden alışveriş yapacaksanız Paypal hesabınıza bir kredi kartı ekleyip PAYPAL aracılığıyla kartınızdan alışveriş yapabilirsiniz.Kredi kartınızı paypal hesabınıza eklerken 2-3 lira bir ücreti karttan keser.

Ben üyelikle,hesap açtırmakla uğraşamam diyorsanız PAYPAL üye olmadan kredi kartı bilgilerinizi girererek de ödeme imkanı sunuyor.

Ve en önemlisi paypal'a dibine kadar güvenebilirsiniz.Onlarca işlem yaptım ve hiçbir sorun ile karşılaşmadım.

Adresi Yazarken Neye Dikkat Edelim ?

..diyenleri duyabiliyorum.Normal adresinizi Türkçe karakter kullanmadan yazacaksınız.Örneğin:Çiçek Sok.Şaşı Apt. ise Cicek Sok.Sasi Apt. olarak yazmalısınız.Eğer ki adres yazacağınız yerde 2 satır varsa kesinlikle hepsini 1.satıra yazmayıp 2.satıra da bölüştürün..

Söyleyeceğiniz,soracağınız,merak ettiğiniz,eklemek istediğiniz her türlü cümlenizi yorum olarak,twitter'dan ve diğer ortamlardan bana ulaştırabilirsiniz..


Hoşçakalın..

Ya da nasıl diyor sizin Çinliler..

再见!


20 Temmuz 2013

Ben Eskiden Küçüktüm : Sanal Macera Part II

Okumayanlar ve tekrardan okumak isteyenler için:
 Ben Eskiden Küçüktüm : Sanal Macera Part I


Önceki partta ADSL ile tanışmayla bitirmiştim. Evet,belki de çoğumuzun sanal macerasındaki yeri büyük olan ADSL. Önceki bağlantılara göre hızlanmıştık ve artık çok daha fazla şeye daha kolayca ulaşabilecektik. İlk aylarda aşmamak için kırk takla attığım 4 GB'lık kota belirdi önümde. Neyse ki kotayı aşsan da faturanın belli bir sınırı vardı ki bundan önemlisi babanın faturayı gördüğünde de bir sınırı olmalıydı. ADSL ile paralel zamanlarda ben de laptop denilen aletle tanıştım. Şimdikilerine göre oldukça kaba olan bir IBM Thinkpad oldu ilk dizüstüm. Kendisiyle çok yakın ilişkideyiz evdekiler olarak. Her aile üyesi kullanıyor, kullandıktan sonra kablosunu da düzenli hale getirip çantasına koyuyor. Koltukta,yatakta,halıda yamuk,büzük,dilediğince oturup internete girebiliyoruz diyemiyorum, henüz modem kablolu.



Aile büyüklerinin ''her oyun virüslüdür'' duvarını aşıp o zamanların şaşalı oyunu GTA:Vice City yüklüyorum, seviniyorum.Geçmişimde bana en çok heyecan veren oyun serisi olan GTA serisini dilediğim yerde oynayabiliyorum. Bu gerçekten mükemmel bir olay. Kotayı arttırmadan hızı arttıran ttnet aylar geçtikçe adeta insanı köşeye sıkıştırıyor. Derken babama fujitsu-siemens markalı şık bir laptop daha geliyor. Eskisi bana kalıyor, yeniye el süremiyorum. Emektar IBM oyunlarda beni yarı yolda bırakıyor. Oyunlardan mahrumum. Derken babamın doğum günümde şu ana kadar bana yaptığı en büyük jestlerden biri olan ''çok pahalı olmamak koşuluya istediğin bir teknolojik aleti alacağım'' teklifine en son 7-8 yaşlarımda bozulan bir atariyle konsol dünyasından uzakta biri olarak o zamanların gözbebeği Sony Playstation Portable(PSP) ile cevap veriyorum. Uzun bir süre PSP'de demo oyunlarla zaman geçiriyorum. O zamanlar çoğu kişinin elinde yeni çıkan kameralı cep telefonları,bense mütavazı bir nokia modeli ile hayata devam edip PSP ile yürürken bile oyun oynayacak seviyeye geliyorum. Sonra evdeki modem kablosuza dönüyor. Artık bilgisayar evin heryerinde. Babam yine eve yeni cillop gibi bir laptop getiriyor bana düşen yine eskisi. Kotalı internetin faturasına sonunda pes eden babam interneti sınırsıza çeviriyor.



Msn çılgınlığı var o dönemler. Havada uçan kuşa ''mesene eklesene gardaş'' diyecek durumdayız.(Evet ben hiç meseneye emesen demedim). Webcam'in de olaya girmesiyle gerekli-gereksiz insanlarla webcamle görüşüyoruz bi heves. Kişisel iletilerimizde bugünün twitter fenomenlerini kıskandıracak cümleler yazıyoruz. Msn plus denilen şey geliyor. Listeler perşembe pazarına dönüyor.Sevdiklerimize titreşimler, göz kırpmaları yolluyoruz. Ki o titreşim bence sanal dünyadaki en samimi olaylardandır.Hiçbir dürtme o titreşimin yerini tutamaz :)



Kim derdi ki mesene dünyasının sonu gelecek, facebook denilen velet ortalığı kasıp kavuracak. Resimler paylaşılacak,insanlar birbirini yumurtalara etiketleyecek. Oldu işte. The Social Network filmini izleyenlerin hikayesini iyi bildikleri Zuckerberg abimizin de şansıyla facebook piyasayı aldı götürdü. Facebooktan sonra mesene alemi de eriyerek geçtiğimiz günlerde yok oldu.




Günlerden bir gün sanal maceramda büyük yeri olan bir siteyle tanıştım ben: Lockerz.. Pittsburgh, Amerika kökenli Lockerz, her gün puan kazanıp bu puanlarla değişik hediyeler vaat ediyordu. Yüzlerce sahte benzerine rağmen (şans ya) site inandırıcı gelmişti. Bir yılbaşı akşamı siteden puanlarla iPod Touch siparişi vermiş ve havalara uçmuştum, inanmıştım. 1 hafta-10 gün sonra kapımı çalan UPS kargoyla Amerika'dan gelen paketi görünce verdiğim tepki de ''OLM HARBİ DOĞRUYMUŞ LAN'' oldu. İşte ben sanal maceramda ilk kez bir şey kazandım, ilk kez yurtdışından adıma paket geldi ve ilk kez bir apple ürünüm oldu. Aylarca siteyi takip etmeye devam etmeme rağmen maceram bir t-shirt ve 25 dolar ile kapandı. Site açıldığı 1 yıl falan reklam amacıyla dünyanın her tarafına hediyeler dağıttı ve baya da ses getirdi. Şu an bir alışveriş sitesi olarak varlığını güçlü bir şekilde devam ettiriyor.

Apple ile ilk Lockerz sayesinde tanıştığımı söylemiştim.O zamanlar iPhone da yeni yeni piyasaya çıkmış. İnsanların Apple'a karşı ön yargısı çok daha fazla.Kendi kendime aldığımdan mıdır nedir ben iPod Touch denilen alete bayılıyorum, iOS'a ısınıyorum en güzelinden. iPod Touch 4 çıkıyor eski neslini satıp 4'e geçiyorum.

Derken yıllarca en yeni oyunları hiç oynayamamış bir çocuk olarak biriktirdiğim paramla gittigidiyorun açık arttırma sistemi ve indirim kuponunun da bana verdiği yetkiye dayanarak baya bir ucuz şekilde ikinci el bir (bugün hala beni yarı yolda bırakmamış) Xbox 360 ile görüşmelere başlıyorum. Oyunları tanıyorum. Yıllarca demo, eski,berbat oyunlara talim olan ben Xbox sayesinde mutlu oluyorum.


Bir gün facebookta herkesin paylaştığı bi video düşüyor. Kumanda yok,sadece vücudunla oyun oynuyorsun. İsmine de project natal demişler. Takipte kalıyorum. Project natal ismini Kinect olarak tescilliyor ve geri sayıma başlıyor. Teknoloji harikası bu cihaz sonunda satışa sunuluyor ama Türkiye'ye gelmesi en az 5-6 ay sürecek. Uzak doğudan güvenilirliği bilinen bir oyun konsolu sitesinde kargosuyla beraber en ucuz gelecek şekilde aleti buluyorum. Babama söylesem kabul etmez. Bende de bir miktar biriktirdiğim para var. Kendi başımın çaresine bakıyorum, kinect'i satın alıyorum. Tek sorun ürün gümrük fiyatının üstünde. Büyük bir risk alıp çekik gözlü abilerimizle sınırlı ingilizcem sayesinde konuşup ürünün faturasını düşük yazmaları konusunda anlaşıyorum. Babamdan habersiz, gerçek fiyatı gümrük fiyatının üstünde olan ve eğer ki gümrük memuru gümrükte bırakırsa verdiğim para kadar daha vergi verme riskinde olduğum bu sipariş belki de hayatımın en zor siparişlerinden oluyor. Kargo Hong Kong'dan Paris'e ordan İstanbul'a geliyor. Çekik gözlü abilerimin de verdikleri sözü tutması ve gümrük memurunun da insafıyla gümrüğe takılmadan evime kadar geliyor kinect. Mission completed !

Facebook'tan daha marjinal olduğunu kestiremediğimiz twitter çıkıyor karşımıza. 21 Ağustos 2009 günü kendisiyle bugüne kadar süren ilişkimize başlıyoruz. İlk aylarda Türk kullanıcı bulunca havada takipleyip, Türkçe tivit görünce hava RT'liyoruz.Acemiyiz. RT'yi Recep Tayyip zannederek başladığımız macerada yeri geliyor FF'nin de follow friday olduğunu anlıyoruz. Sevdiklerimizi FF'liyoruz..

Bu yazıyı da burada bitiriyor,hikayenin günümüze uzanan son yıllarını kalan part'a aktarıyoruz..

Part III mü ? Yakın bi zamanda..

15 Temmuz 2013

Farklı müzik,farklı tat

Müzik ruhun gıdasıysa eğer,insanın farklı ve lezzetli yemek arayışı içinde olması kadar farklı ve lezzetli müzik arayışı içinde olması da doğaldır.Uzaklara gitmeye gerek yok,kimi fazla popüler olmayan,farklı ve hoş Türkçe müzikler yapanlar da mevcut yakınlarda.Durum böyleyken tavsiyelerimi toplamayı uygun görüverdim..Benden tavsiye playlistteki ilk şarkıyı beğenmeseniz bile diğerlerine şans verin.

1.Yasemin Mori

Çılgın şarkıların kızı Yasemin Mori..Şarkı sözlerindeki marjinallikleriyle* öne çıksa da enerjisini şarkıya tümüyle aktaranlardan.Şarkılarını evde çığırtarak(evet çığırtarak) söylerken bulabilirsiniz kendinizi.Bazı şarkılarda arkada Boğaziçi Caz Korosu'ndan sesler de duyabilirsiniz.Favorim ''Venüs'te Uyandım''..Buyrun efenim:



*'İspanyolların arsız okları gibiyim,hadi yüreğini oklara sapla'(Deli Bando)
*'Sonsuzluğunun uçlarını aç,iplerini kalbine bağla'(Deli Bando)

              
2.Mabel Matiz

Garip sesli adam..İlk dinleyişinizde bu garip sesi beğenmeyebilirsiniz.Lakin derin şarkıları derinden söyleyebilen bi arkadaş kendisi.Gerçek mesleği diş hekimliğiymiş.Şarkılarından sonra düş hekimliğine terfi etmiş Matiz..''Söylese o ben söyleyemem'' favorim..




3.Multitap

İsimlerini eski oyun konsollarında gamepadi çoklayan zımbırtıdan alarak kalbimizin bir köşesini fethettikleri doğrudur.Özellikle 'çıbık' ve 'battaniyem' şarkılarıyla eğlenceli oldukları kadar Demet Evgar ile yaptıkları slow düette ve diğer yavaş şarkılarında da gayet başarılılar.(Evet evet,Demet'in sesi de iyiymiş be ya).




4.Pilli Bebek

90'larda kurulan grubu,halkın polisi Behzat Ç.'nin müziklerini yapan grup olarak hatırlayabilirsiniz.Ankaralı grubun şarkılarından favorim ''Eylül Akşamı''..



5.Jehan Barbur

Kadife ses nasıl olur bilmiyorum ama sanki bu kadında olan türden.Bu kadar güzel şarkılara sahip ablanın neden bu kadar az tanındığını anlamak mümkün değil.''Gidersen'' favorim..



6.Leyla The Band

Leyla ile mecnun izleyicisi olmamama rağmen zaman tünelleri,timeline'lar ''yokluğundaaağğğ'' diye ısrarla bağırınca kendileriyle tanıştık.Ali Atay'ın duyguları kaşıyan sesiyle ''yokluğunda'' favorim.Leyla the band olmadan dizide ortaya çıkan ''Bu kıza kadar'' da bonus olsun..




7.Flört
Yine 90'lardan gelen,üyeleri çok kez değişmiş bir grup daha..Sakallı abilerden biri fena halde John Lennon'u andırıyor.''Mutluyuz'' favorim..



8.Can Bonomo

Bonomo'yu Eurovision olayından önce de dinleyenlerden biri olarak sonra da dinlemeye devam ettim.Kendisinin Eurovision'a hafif kaçan ''Love Me Back''inden çok daha güzel parçaları var.Dinleyiniz..





Umarım 1-2 tane de olsa playlistinize ekleyeceğiniz şarkı dinlettirmişimidir size..

Dipnot olarak; Bunların dışında Cem Adrian,Büyük Ev Ablukada,Redd,Ceylan Ertem,Melis Danişmend,Vega gibi fazla dinleme fırsatı bulamadığım veya dinlesem de ısınamadıklarım da var..

Kim bilir aynı yazıyı yakında yabancı müzikler için de hazırlarım..Şimdilik yurdumuzun müziklerini keşfediverin gari !

Unutmadan..

Varsa her türlü önerinizi ordan,burdan,şurdan bana ulaştırın..