27 Mart 2015

Bir Umeå Macerası / Bölüm II - Hur är läget ?

   Hur är läget ?
İsveç'in kalbi !
    2 aydan 10 gün fazla oldu Türkiye'den ayrılalı. Ufaktan ufaktan alıştığımı söyleyebilirim. İsveç'e,Umeå'ya.. Ekşisözlük'te biri ''değil 2 ay 2 yıl da yaşasam alışamam'' demişti Umeå başlığında. Gelmeden önce ben de hareketi, kalabalığı seven biri olarak yanlış bir tercih yaptığımı düşünüyordum. Şehrin rahatlığını, hareketsizliğini bir çok yolla çevirmeye çalışan öğrenci kitlesini unutmamak lazımmış. Ayrıca her gün yeni bir ülkeden yeni bir insanla tanışmak da güzel olay. Kim derdi ki günün birinde 'Seyşeller'den(evet google'a yaz, öyle bir ülke var) bile biriyle tanışacaksın.



You Know What I Mean
    Geçen sürede fark ettim ki dili, dini, ırkı ne olursa olsun bazı duyguların, sezgilerin, düşünme stillerinin evrenselliği var. Kültürel farklılıklar bizim hamurumuzu sağa yoğurmuş, onunkini sola yoğurmuş, şununkini ortaya yoğurmuş. Lakin hamur aynı hamur, insanlık hamuru. Yurtdışında kısa da olsa yaşamanın insana kattığı önemli şeylerden biri de bu fikir bence.

Yoğun İstek Üzerine(!): Kızlar
    İlk yazıyı okuyanlarınızdan bazıları ''kızlar'' hakkındaki yorumlarım için 2.bölümü merakla beklediğini söyledi. Sorarım neden ?
    Ilk yazıda yorum yapmam için erken olduğunu söylemiştim. Şimdilerde yorum yapabilecek kadar deneyim kazandım galiba. Pek tabiki İsveç'li kızlar, çoğu ülke kızlarıyla karşılaştırırsak ortalama olarak gayet üstteler. Dikkatinizi çekerim ortalama diyorum ! Şöyle anlatayım hafiften şişman ''boşver kiloyu yiyelim gari'' kafasında belli bir tip var ve bu tipten sokakta onlarca görebilirsiniz. Fakat yolda yürürken ''Allah özene bezene yaratmış'' diyerekten 30 saniye boyunca zihninizde bulanıklık yaratacak birine de denk gelme ihtimaliniz oldukça yüksek. Gözünüz ve gönlünüz gün içinde bolca şenlenebilir. Ha bir de severseniz mavi gözün her tonundan var, maşallah..
    Dış güzellik konusunda yeterli yorumu yaptığımı düşünüyor(fazlasını isteyenler için özel mesajlara tabiki cevap vermiyorum :) ) konuyu iç dünyalarına getirmek istiyorum. Öncelikle İsveç'li kızlarımız diğer bazı Avrupa ülkelerindeki gibi kıpır kıpır, yolda bi yabancı görse durup sohbet edecek tarzda değiller gibi. Birazcık utangaçlar diyelim. Kendilerini öncelikle güvende hissetmeliler. Ki bu çıkarımım sadece kızlar için değil genel olarak İsveç'li insanlar için geçerli. Ama tanıştıktan sonra gayet samimi, sıcak kanlı ve şirinler.
    Kızlardan girmişken genel olarak İsveç'li insanlardan devam edeyim. Genelde bana sorulan sorulardan biri de Türklere,Türkiyeye,İstanbul'a bakış açıları nasıl ? şeklinde oluyor. Kesinlikle Türkler'e karşı ön yargıları yok. Türkiye'yi ortadoğu'nun karanlık ülkelerinden, medeniyet görmemiş bir yer gibi gören insan sayısı diğer ülkelerle kıyaslarsak oldukça az. İçlerinden Türkiye'ye tatile gelmiş olanlar var ve İsveç'lilerin gözde tatil destinasyonlarından biri de bizim Antalya. 

   Güzel haberlerden biri de İsveç'li arkadaşlarımdan 2 tanesi gelecek dönemi İstanbul'da geçirmek için bazı okullara geçtiğimiz hafta itibarıyla başvuru yaptılar. Umarım ikisinin de(en azından biri)  başvuruları kabul olur da gelecek sene Kapalıçarşı'dan girip Büyükada'dan çıkabileceğim, İstanbul'un altını üstüne getirebileceğim misafirlerim olurlar. Belki de içimde yatan gizli rehber açığa çıkar kimbilir :) Rahatlığın battığı Umeå'dan sonra İstanbul'da metrobüse binerek hayatlarının şokunu yaşama etkilerini de minimum seviyede tutabilirim en azından :) Beklemedeyim...

Selam Aurora Kardeş !
    Ve sonunda hayatımın ilk kutup ışıklarını, çok silik de olsa, görmeyi 17 Şubat günü saat gece 1 sıralarında başardım. Nasıl hissettin derseniz, belki de şehrine ilk kez kar düşen çocukların hissettiği gibi bir şey bu. İnsana doğanın, evrenin inanılmazlığı konusunda yeni bir sayfa açtırabilir bu ''aurora'' kardeş.
17 Şubat - İlk Görüşte Aşk
    Yıllar sonra bir İsveç'li atasözü olur mu bilemem ama ''cep telefonu kamerasıyla aurora çekilmez''miş, anladım. Yukarıda da gördüğünüz gibi bu muhteşem olayı fotoğraflamak için cep telefonu kamerasından çok daha ötesi gerekiyormuş. Bunu farkeden ben hemen o gece 2.el DSLR foto makinesi ilanlarının altına üstüne getirip, tam 2 gün sonra güzel bir tanesini edindim o heyecanla.
    Tam umudu kesmişken ilk görüşümden tam 1 ay sonra 17 Mart akşamı en büyülü, en ihtişamlı haliyle karşıma çıktı sonunda. Umarım herkes hayatında bir kere de olsa görme şansını bulur bu güzelliği diyor, sözlerimi çektiğim güzel fotolara bırakıyorum:


Evrenin en mükemmel olayı:Aurora !
Aurora gören masum adam
Mission Completed !

Bahar is Coming
   Mart'ın sonlarına geldik, karlar yok oluyor, hava ısınıyor, buzlar gidiyor. E galiba bahar geliyor buralara. Yollarda karlar eriyince de her taraf bisiklet oldu. İlk bölümde bisiklet almanın şart olduğunu söylemiştim, öyleymiş. Mecbur olarak ama baya ucuz şekilde bir Azeri arkadaştan edindim bir tane. Yaklaşık 4 dakika içinde okulda olmak inanılmaz bir şey sayın seyirciler. Hem sabah sabah kendinize gelmenizi sağlıyor hem de dersten 15 dk önce uyanma cesareti veriyor insana.


Umeå Şehir Merkezi
   Havalar bu kadar ısınmadan önce Nydala gölünde yürümeyi de unutmadım. Donmuş gölde yürümek de adeta çölde yürümek gibi. Başlarda biraz tırsıyorsun da alışınca sorun yok. Şimdilerde aşağıdaki fotoda gördüğünüz karlar kalmadı sadece buz tabakası var o yüzden tehlikeli diyorlar, artık denememek lazım.


Donmuş Nydala gölünde bir gezinti
Bonus:Stockholm ve biraz da Helsinki
    Geçtiğimiz günlerde bir kaç günlük bir Stockholm gezisi yaptım.Onun hakkında da birkaç kelime etmek isterim. Aranızda bu sendroma yakalanan var mı bilmiyorum ama Stockholm denilince akla ilk gelen şeylerden biri olan Stockholm sendromunun tanımı ve hikayesi şöyleymiş:
''Stokholm sendromu, rehinenin kendisini rehin alan kişiyle olası diyalog sürecinde oluşan, duygusal anlamda sempati ve empati oluşması olarak özetlenebilecek psikolojik durumu anlatan literatür terimdir.
Psikiyatr Nils Bejerot tarafından adlandırılan sendrom, ismini 1973 yılında İsveç'in başkenti Stokholm'de yaşanan bir olaydan almaktadır. Banka soyguncusu tarafından altı gün boyunca rehin tutulan bir kadın, soyguncuya duygusal olarak bağlanır. Serbest kaldığında soyguncuyu savunmakla kalmaz, nişanlısını terk ederek kendisini rehin alan banka soyguncusunun hapisten çıkmasını bekler.
Stockholm sendromu birçok rehine olayında yaşanmıştır.''
    İsveç'in ve hatta İskandinavya'nın en popüler şehri Stockholm'de yaklaşık 900.000 kişi yaşıyormuş.Umeå'dan sonra İstanbul'un kalabalığını unutan bana küçük bir İstanbul havası vermedi değil.

    Çoğu Avrupa şehri gibi Stockholm de tarihi yapılarla, müzelerle, gezilecek yerlerle dolu bir şehir. Eğer ki Stockholm'u dibine kadar gezeyim diyorsanız öncelikle Stockholm Card adında bir kart alıyorsunuz ve bu kartla her türlü toplu taşımayı kullanıyor, onlarca müze, tarihi yapı vs.'ye girebiliyorsunuz. Tavsiye ederim. Çünkü toplu taşıma İsveç'in genelinde olduğu gibi Stockholm'de de pahalı.(1 sefer için 34 SEK yani yaklaşık 11 lira ödüyorsunuz.)

    Şehrin en önemli bölgesi Gamla Stan ismindeki bir adadan oluşuyor. Kraliyet binaları, parlemento binası vb. önemli binaların yanında bir çok tarihi yapıyı barındırıyor Gamla Stan.
Kraliyet Sarayı
Radhuset Metro İstasyonu
    Özetlemek gerekirse, Stockholm güzel şehir, yaşanılabilecek bir şehir. Kalabalık ama insanı yormayan bir kalabalık var. Dünyada çok az şehir gördüm ama listemde New York'tan sonra 2.sırayı zorlar. Şimdilik..

Titanik'ten Hallice 
    Stockholm'den VikingLine ve Tallink Silja isimli firmaların büyük gemileriyle Helsinki,Talinn,Riga ve bir kaç şehire daha cruise seferleri düzenleniyor. Akşam Stockholm'den biniyorsunuz sabah gideceğiniz şehirde oluyorsunuz.Gündüz 6-7 saat şehri gezip aynı akşam aynı gemiye tekrar biniyorsunuz ve sonraki sabah Stockholm'e geri dönüyorsunuz. İnternette gezinirken denk gelip fiyatlarını merak ettim. Böyle bir cruise seferinin yaklaşık kişi başına 20-30 euro civarı olduğunu gördüm.Fiyatı gerçekten çok iyi. Hostel'e para vermek yerine bu cruise seferlerinden birini yapmak daha mantıklı geldi.

Ve M/S Silja Serenade isimli gemiyle düştüm Helsinki yollarına.

M/S Silja Serenade
   Gemi, titanikten hallice, lüks bir otel ayarında. 12 katlı gemide restoranlar,cafeler, barlar, pub, sauna v en önemlisi de duty free var. Normalde iki AB ülkesi arasındaki bir seyahatte nasıl duty free olur diye sorabilirsiniz. Sırf bu duty free olayını yasal hale getirebilmek için gemi, yol üstünde Mariehamn ismindeki Finlandiya'ya bağlı özerk bir adaya uğruyor.

Geminin Ana Koridoru
Helsinki
    Helsinki, Stockholm ile karşılaştırdığımızda çok daha küçük daha sakin bir şehir.Açıkçası 6 saatte pek bir fikir yaratmadı bende. Belki de daha uzun bir sürede değerlendirmek lazım.


Şehrin Simgesi Katedral
    Finlandiya'nın İsveç gibi bir para birimi yok, Euro kullanıyorlar. Fince de İsveççe'ye göre gayet kaba bir dil. Kısaca İsveç kazanır :)

İsveççe Öğreniyoruz !
    Okulda İsveççe dersim var ama 2 ayda sadece ufak cümleler kurabilmeyi öğrendim. Telaffuz konusunda ise hala sıkıntılar var.

    Hadi o zaman google translate kullanmadan basitçe bir şeyler yazmayı deneyeyim bakalım neler olacak :)

Hej ! Jag heter Alperen. Jag kommer från Turkiet. Jag studerar på Umeå universitet. Jag gillar i Umeå och Sverige. Jag vill utforska Sverige. Jag talar lite Svenska.Jag har några fina och snygg Svenska vänner. 
Tack så mycket ! Vi ses på nesta blog !

Också, jag ålskar det sång:


 


Arada İsveççe şarkılar keşfetmeye çalışıyorum. Şu ana kadar yukardaki şarkı beğendiklerim arasında.

Yemek Kültürü
    Peki oranın nesi meşhur dediğiniz duyar gibiyim. Bu bölümde sizi 2 tane mükemmel şeyle tanıştırayım o zaman;

1.Kladdkaka
Listemizin ilk sırasında benim gibi sufle'ye bayılanlar için kakolu kek: Kladdkaka !

2.Kanelbullar
İkinci sırada ise çayın yanında vazgeçilmez tarçınlı çörek kanelbullar'ı da unutmamak lazım.
Mini bilgiler - Bölüm 2


  • 1 SEK(İsveç Kronu) = 0.30 TL oldu :(
  • İsveç genelinde alkol oranı %3.5 ve üstü olan içkiler sadece, devletin kontrolünde olan ve süpermarket sisteminde çalışan Systembolaget'lerde satılabiliyor.Bu Systembolaget'ler haftaiçi 8'de cumartesi 3'te kapanıyor ve pazar günleri tamamen kapalı. Normal süpermarketlerde alkol oranı %3.5'dan fazla olan bir şeyin satılması kesinlikle yasak. Dolayısıyla alkol tüketiminde İsveç'te de devletin belli koşullar getirdiğini söyleyebiliriz.
  • 27 Mart gündoğumu 05.12 , günbatımı 18.13. Günlerin uzunluğu gayet hoş bir seviyeye ulaştı.Bundan sonrası artık garip bir deneyim doğru gidecek, haydi bakalım.
  • Pet şişeler ve teneke kutular geri dönüşümlü.Bazı yerlerde geri dönüşüm makineleri var pet şişeyi/tenekeyi bu makineye verince size geri olarak marketlerde geçerli 1-2 SEK gibi çok küçük de olsa indirim fişi veriyor.
  • Spor merkezinin soyunma odalarında 7'den 77'ye herkes birbirine aldırmadan çırılçıplak bir şekilde dolaşabiliyor.Kimse kimsenin umrunda değil. Bir Türk olarak o ortamda ilk kez bulunmamdan önce iyi ki bu konu hakkında uyarılmıştım sayın seyirciler. Daha fazla konuşmak istemiyorum.
  • İsveç'te vergi bakanlığı sene sonunda tüm insanların sene boyuncaki gelirlerini halka açık bir şekilde yayınlıyormuş. Böylece kim ne kadar kazanmış görebiliyormuşsunuz. 
Özlediklerim Listesi:
  • Baklava ve mantı
  • Beşiktaş-Kadıköy vapuru
  • Akbil sesi
  • Nitekim fazlasıyla İstanbul ve galiba biraz da Trabzon
  • Ve tabiki bir klasik olarak, bana değer veren her insan..
    İsveç günlerimin yarısından çoğu geride kaldı, haftaya bir Paris/Amsterdam turu yapacağım. Dolayısıyla bir sonraki bölümün büyük kısmını bu gezinin oluşturabileceğini söyleyebilirim..

Kalın sağlıcakla..




 

0 yorum:

Yorum Gönder